!!!
Senaryo yazımının en kritik aşamalarından biri “ana öyküyü” kurmaktır. Filmin
içinde daha küçük öyküler, öykücükler vs. olabilir. Ancak bu yan öyküler her zaman
ana öyküye hizmet etmelidir. Filmin izleyicisi sürekli olarak ana öykünün gelistigini
görmek ister.
!
ÖYKÜYÜ TASARLAMAK
Senaryo yazmakla ilgilendiğinizi birilerine söylemeye başladığınızda çevrenizin
vereceği ilk tepki şudur: “Benim hayatımı yazsan film olur” , “Geçenlerde şöyle bir
şey oldu, anlatsam tam filim…” Bu yorumlar genelde yanlıştır, her malzemeden film
öyküsü çıkmayabilir. Televizyon dizisi, film, oyun, skeç,… bambaşka öykü
formatlarıdır. Film senaryosu yapısal olarak romandan çok kısa öyküye benzer.
Roman kadar çok karakter barındırmaz ve öykü roman kadar çok evre geçirmez.
Öykü giderek artan bir hizla finale sürüklenmek ister.
!
FİNAL YOKSA ÖYKÜYÜ ÇÖPE ATIN
İlginç bir durumdan film olmaz. İlginc bir finalden film olur. Öyküyü düsünmeye
başlamadan önce final tam olarak bilinmelidir. Finalden emin değilseniz öyküyü
nerede başlatacağınıza, hangi karakterlerin gerekli olduğuna vs. karar
veremezsiniz. Bazen filmlerin finali doyurucu olmaz, seyirci filmin bittiginden bile
emin olmaz.
!
Bir alıştırma yapalım: “Bir adam karısının kendisini aldattığından şüphlenmektedir.”
sadece bunu izleyen seyircinin tepkisi şu olur: “eee, sonra?” Devam edelim: “Adam
bir süre sonra karısının kendisini aldattığına dair kanıtlar bulur, emin olur” Hala final
yok. Devam: “Adam karısının aşığını takip etmeye başlar.” Hala final yok, devam:
“Adam karısının aşığının da aslında evli oldugunu, ama bundan karısının haberinin
olmadığını öğrenir ve karısının gerçeği öğrenerek kendisine geri dönmesi icin plan
yapar.” Hala final yok, devam: “Kadın aşığı ile ilgili gerçekleri öğrenince kocasına
geri döner.” Filmimiz artık bitebilir, çünkü “bir erkeğin karısını kaybetmemek için
giriştiği çaba ve bunu başarması” öyküsü bitmiştir. Baska bir final bulalım: “Kadın
aşığının ne kadar asağılık olduğunu görmesine rağmen kocasına dönmez, çünkü
aralarında aşk bitmiştir.”
!
FİLMİN TÜRÜ NE? BAŞROL KİM?
Yukarıdaki 1. finale göre film bir polisiye, komedi, romantik türlerinde yazılabilinir. 2.
finale göre ise bir romantik film olamayacaktır. Dram, melodram olma potansiyeli
daha yüksektir. 1. finalin tartişmasız başrolü “erkek” tir. Çünkü tüm öyküyü domine
eder. Ancak 2. finalin baş rolü “kadın” dır. Çünkü finalde belirleyici olan o olmuştur.
!
Görüldügü gibi filmin finali filmin baş rol kavramını, filmin türünü vs. etkilemektedir.
!

YAN ÖYKÜLER
!
Filmin içinde sürekli olarak ana öyküyle bağlantılı, onu destekleyen ve finalin
önemini artıran yan öyküler olmalıdır. Aksi halde film bir fıkra gibi düz ve fazla yalın
kalır. Yan öyküler finalin önemini artırmak, kahramanı tanıtmak, kahramanın
önündeki engelleri çeşitlemek gibi değişik amaçlarla tasarlanabilirler. Film bittiğinde
ana öykü gibi tüm yan öyküler sonlandırılmalıdır. Sonlandırılmamış, kapatılmamış
yan öykü seyircide şu soruya neden olur: “Eee, bunu niye koymuşlarki?”
!
Öykümüze dönelim ve birinci final için yan öykü düşünelim. “Adam ve kadının
karanlıktan korktugu için sürekli anne babasıyla yatmak isteyen bir oğulları vardır.
Çocuk bu sorunundan dolayı doktorlara, psikologlara götürülür. Anne ve babası
barışınca cocuk o gece onları yalnız bırakır, çünkü anne baba ile yatmasında asıl
neden korkması değil, onların yatak odalarında yalnız kalınca tartışmalarını
önlemektir.” 2. final için yan öykü: “Adamın patronu eski kafalı biridir ve evli
olmayan calışanlara güvenmemekte ve calışmak istememektedir. Adam işini
kaybetmemek için uzun süre karısı ile arası iyiymiş gibi göstermek için uğraşır.
Ancak sonunda ayrıldıklarında patron da durumdan haberdar olur. Adam işten de
atılacagını düşünmektedir. Ancak patronu onun hayatındaki tüm alt üst oluşları işine
yansıtmadığı, tam bir profesyonel gibi davrandıgını görerek onu bırakın işten
atmayı, terfi ettirir.” İlk yan öyküde çocuk karanlıktan korksa ve filmin sonunda da
hala korkmaya devam etse bu durum film icin bir deger tasimaz ve senaryodan
atılması gerekir. Yada 2. yan öyküde adam karısından ayrıldığını saklamaya devam
etse ve film bitse… Hiç koymasak daha iyi.
!
Bazen yan öyküye de yan öykü eklenebilir. Mesela adamın işyerinde onu
çekemeyen biri vardır ve patronun gerçeği görüp adamımızı işten attırmak için
elinden geleni yapar.
!!!!
MOTİF
Filmlerde bazen küçük bir şey manevi bir anlam kazanarak çok değerli olabilir. Bu
tür nesnelere veya durumlara “motif” denilir. Bu bir şarkı, kitap, giysi, mendil, evcil
hayvan,… olabilir. Mesela filmin başında kadın kocasına bir papyon almıştır. Adam
işe giderken papyonu takmak istemez ama karısının ısrarı ile takar ve herkes
onunla dalga gecer. Barıştıklarında adam herkesin kendisi ile dalga geçeceğini bile
bile, sadece karısı beğendiği için papyon

takar. Bir motifin filmde en az 2 defa
görünmesi gerektigi söylenebilir.
!!!!!

!!!
ÖRNEKLER
Grand Torino’nun girişindeki cenaze töreni ve evdeki yemek, adamin torunları ve
oğullarıyla sorunlu ilişkisi tümüyle karakteri kurmak için ortaya atılmış yan
öykülerdir. Asıl öykü Walt Kowalski ve uzak doğulu genç arasındakı giderek babaogula
varan ilişkidir. Yine Kowalski ve Rahip arasindaki ilişki uzun süre teknik olarak
öyküyü ilerletmez, ama Kowalski’nin iç dünyasını gözler önüne serer. Filmdeki
araba aslinda bir motiftir, film ismini bir motiften almıştır. Kowalski’nin torunlari filmin
başında arabaya göz koyarlar. Ancak Kowalski onu asyalı komsusuna bırakır.
!
Rocky’de Rocky ve yaşlı hocası arasındaki öykü tipik bir yan öyküdür. Asıl olay
Rocky ile Apollo arasindaki boks maçıdır. Ancak Rocky dövüş marifetlerini mafyanın
hizmetine sunmuş ve hocası bu yüzden onu boks salonundan atmıştır. Burada
hocanın yüksek sporcu ahlakını ve Rocky’nin zor yaşam kosulları karşısındaki
çaresizliğini görürüz. Ama bu durum ana finalle sonlanmakta, tatlıya
baglanmaktadır. Rocy’ nin evinde beslediği kaplumbağa 1 kez görünür ve filmde bir
motif olabilecek manevi öneme sahip degildir.

Öyküleme

Olay örgüsü

Olaylar arasındaki nedensellik bağları, yani olayların içsel bağlantılarıdır.

Olay örgüsü öyküden farklıdır. Nedensellik zinciridir. Olaylar arasındaki nedensellik zincirini önce kurmak, sonra hangi olayın öykünün neresinde yer alacağını kararlaştırmak daha verimli bir yöntemdir. Bu yöntemde senaryo yazarı olay örgüsünü kafasında kurar. Önce çatışmayı sonra da doruk noktayı yazdıktan sonra geriye doğru olay örgüsünü tamamlar. Olay örgüsünü kurduktan sonra da bunalımları ortaya koyar ve bunları çözer. Sonra da izleyicinin bu örgüyü nasıl kavrayacağını tasarlar. Dolayısıyla önce olaylar arasındaki bağlantıları tam olarak saptar. Daha sonra bunları sahne sahne nasıl ortaya dökeceğini belirler. Sahne sırasını tasarlarken, yani plotları (olayları) yapı içerisine yerleştirirken olay örgüsünü göz önünde bulundurur.

Olayların varacağı sonuç belli ise, olayları hangi sırayla anlattığınız seyircinin sonunda varacağı noktayı değiştirmez. Nedensellik kronolojiden önce gelir.

Örnek:

A) Ali, Mehmet’i kıskanır. Kıskandığı için de oldürür.

B) Ali, Mehmet’i öldürür. Çünkü onu kıskanıyordu. 

Örnekte olaya ilişkin bilgilerin sırası yer değiştirmiştir. Ama iki defasında da nedensellik ilişkisi değişmemiştir. Bu yüzden de olayların veriliş sırası olaylardan çıkan anlamı değiştirmemiştir. Sonuç tablosu nedenselliğin varlığı nedeniyle değişmeyeceğine göre, bu tablonun izleyicinin kafasında en etkileyici ve çarpıcı yoldan nasıl oluşabileceğinin hesaplarını yapabilirsiniz. Olayları istediğiniz kadar karmaşık sunun, aralarındaki nedensellik bağı nihayet belirginleştiğinde, izleyici için karmaşa aşılmış olacaktır.

Öykü ve Öyküleme

Filmdeki öykü kavramı, bildiğimiz anlamdaki öykü kavramından farklı bir şeyi anlatır; olayların zamansal açıdan gerçek biçimdeki sıralaması anlamına gelir. Filmin öyküsü, filmi izlemeyen bir arkadaşınıza filmi anlatma biçiminizdir. Oysa öyküleme, gerçek sıranın bozularak, dramatik bir amaç doğrultusunda yeniden oluşturulmasıdır.

Öykü                A      B      C      D      E      F      G

Öyküleme       B      D      C      E      F      A      G

Sıranın bozulması, sözgelimi izleyicinin bilgi düzeyini etkileyerek, olayı tümüyle anlaması için gerekli olan bilgileri  baştan vermeyip, daha sonraya bırakır.

Hazırlama tekniği

Meydana gelen olayların, engellerin “Film icabı” olduğu anlaşılmamalı, izleyiciye “çok saçma” gelmemeli.

Aksi durumda senaryo yazarının bu olayları öykü ilerlesin diye özellikle koyduğunu anlamış ve filmin büyülü dünyasından kopmuş olur; senaryo yazarını suçlar. Ama olayın olacağı önceden hissettirilmişse (olması gerektiği gibi) filmin karakterlerinden  birini suçlar; yani filmin dünyası içinde kalır.

[Hitchcock- saatli bomba]

Elbette sürprizler olabilir. Ancak bunlar filmin olasılıklar dokusu zedelenmedikçe inandırıcıdır;  filmin dünyası içinde mantıklı ve olanaklı görünmelidir.

Öykü başlatma noktası

Değişik başlatma noktaları belirleyip en uygun olanını seçmek yararlıdır.

Açılış’ın Önemi

Öyküleme açısından önemli diğer bir nokta Açılış‘ı iyi yapmaktır. Bu biraz da Başlatma Noktası’nın seçimiyle ilgilidir.

Açılış diğer yandan filmin atmosferi hakkında ilk ipuçlarını içerdiğinden izleyicinin duygusal ve düşünsel durumuna da kuracaktır.

Öykülemenizin başarılı olması için, açılış, izleyiciyi öngördüğünüz başlangıç pozisyonuna getirmelidir.