Ses nedir?
Ses nedir?
1960 tarihli bu fotoğrafta, özel bir ses merceği ve özel bir görüntüleme yöntemi kullanılarak, sol tarafta görülen kornadan çıkan ses dalgalarının görüntüsü elde edilebilmiştir (Bell Telephone Laboratory).
Ses nedir?
• Ses dalgaları bir sıkışır, bir genleşir. Bu da sesin bir sinüs dalgası şeklinde ilerlemesine yol açar.
Bu dalganın çeşitli özellikleri vardır.
Dalga boyu
Frekans Genlik
İki sinüs dalgası arasındaki mesafedir.
Dalga üzerinde özdeş davranan herhangi iki nokta arasındaki minimum mesafe ölçülerek hesaplanır.
Dalganın bir saniye içinde oluşturduğu genleşme ve sıkışma, yani titreşim sayısıdır.
Ölçü birimi Hertz’dir (Hz).
Frekans, sesin tonunu belirler. Titreşim sayısı arttıkça (Hz yükseldikçe) ses tizleşir; azaldıkça pestleşir.
Birbirinin iki katı olan frekanslar, aynı sesi verirler. Tek fark, daha yüksek frekansta olanın daha tiz olmasıdır.
Sözgelimi 1000 Hz ile 2000 Hz, aynı sestir; sadece ikincisi bir oktav (8 nota) daha yüksektir.
Frekansa ilişkin bu özellikler, düzenli bir frekansa sahip sesler (basit frekanslı sesler) için geçerlidir.
Frekansa göre ses türleri:
Düzgün ses de ikiye ayrılır:
karakteri taşır. Sabit salınımlı tekdüze bir sestir. Doğada bulunmaz. Diyapazon vb. araçlarla üretilir.
gösterir. Aslında basit salınımlı seslerin birleşiminden oluşur.
(harmonikler) biner; karmaşık ses böyle oluşur.
Üstelik, her insan sesi, birbirinden farklıdır.
Sözgelimi bas gitarın üretebileceği minimum frekans 41 Hz’dir. Ama mikrofon ya da hoparlörün minimum frekansı 85 olursa, 41-85 Hz arasındaki frekanslar duyulamaz. Bu durumda bas gitarın tınısı değişmiş olur; hatta bas gitar sesi olduğu bile anlaşılmayabilir.
Dalgalar, içinde oluştukları ortamın özelliklerine göre farklı hızlarda hareket ederler.
Örnek:
artar.)
15 kat hızlı ilerler.)
Ortamın o anki özelliği de önem taşır.
Rüzgar, zemin örtüsünün niteliği ve biçimi, havanın ısısı sesin havadaki yayılımını etkiler.
Ses dalgasının normal konumu ile bu konumdan en çok uzaklaştığı nokta arasındaki uzaklık farkıdır.
Genlik ne kadar büyükse ses o kadar güçlü duyulur. Genlik küçüldükçe ses de zayıflar.
Ses, kaynağından uzaklaştıkça, dalga boyu aynı kalır, ama genlik küçülür. Böylece ses de giderek zayıflar.
Sesin gücü 4 etmene bağlıdır:
Ses gücünün değeri Watt ile gösterilir. Sesin gücü genliğin karesi ile doğru orantılıdır. Genlik iki kat arttırıldığında sesin gücü dört kat artar. Bu durumda gücü 10 Watt olan bir sesin genliği iki kat arttırılırsa, gücü 40 Watt’a çıkar.
Sesin gücü aslında Watt ile ölçülür. Ama uygulamada çok küçük değerlerle karşılaşıldığı için başka bir ölçüt aranmıştır. Desibel (dB) daha kullanışlı bir ölçüt olduğu için kullanılmaktadır. Desibel, temelde iki ayrı sesin güç oranlarının logaritması alınarak bulunur.
İşitme eşiği 0 (sıfır) dB kabul edilir; ağrı eşiği ise 120 dB’dir. 65 dB’i geçen her ses düzeyinin, kulak sağlığını bozma olasılığı olduğu kabul edilmiştir.
Sesleri fizyolojik olarak birbirinden ayıran üç temel karakteristik ölçüt vardır:
Sesin fizyolojik şiddetidir. Şiddetli, orta ve zayıf sesler olarak kategorilendirilir.
Bir ölçü aleti ile ölçülmez sesin gürlüğü.İnsan kulağının yaptığı öznel bir değerlendirmedir. İnsan kulağı 1 dB’lik ses artışına duyarlıdır; daha düşük ses artışlarını insan fark etmez.
Şiddet ile gürlük arasında doğrusal ve eşdeğerli bir bağıntı yoktur. Sözgelimi sesin gürlük düzeyinin 1’den 2’ye çıkması için şiddetinin 10 dB’den 100 dB’e çıkması gerekir. Yani gürlük, şiddetin logaritması ile orantılıdır.
Bir ses çok düşük dB’deyse duyulmaz; insan kulağının işitebildiği en alt sınıra “işitme eşiği” (treshold of audability) denir.
Bir ses çok yüksek dB’deyse yine duyulmaz, ama bu kez insan basınçtan ötürü kulağında bir acı hisseder. Bu nedenle bu sınıra “ağrı eşiği” (treshold of pain) denir.
İnsan kulağındaki her iki eşik arası 130 dB’dir. Henüz bu kadar geniş bir ses aralığını algılayabilen bir aygıt (mikrofon, ses kayıt cihazı vb.) yapılamamıştır.
Sesin frekans değeridir.
Hızlı titreşen ses (yüksek frekanslı) ince/tiz; yavaş titreşen ses (düşük frekanslı) ise kalın/pest olarak duyulur.
Karmaşık seslerde en pest temel frekans temel alınır.
İki sesin şiddetleri ve temel frekansları aynı olsa da; harmoniklerin sayı ve bağıl genlikleri farklıdır. Bu fark, sesin tınısını oluşturur.
Her insanın sesi, her enstrümanın sesi farklı tınılara sahiptir.
Sesin tınısını etkileyen bir başka etken de ses zarfıdır (envelope).
Ses zarfı, ses yoğunluğunun zaman içindeki değişimidir. Üç evresi vardır:
Aynı frekans ve ses yoğunluğuna sahip iki nota, farklı zarflara sahipse, farklı sesler üretirler.
Sözgelimi bir keman telini yumuşak çaldığınızda çıkış, kalış ve düşüş zamanları hemen hemen eşit ve uzundur. Aynı telle keskin bir ses ürettiğinizde ise çıkış zamanı ani, kalış ve düşüş zamanları ise kısadır.
Sesler 4 ana gruba ayrılabilir:
Bunlar da kendi içlerinde gruplara ayrılabilir.
İnsan sesleri
Bu gruptaki sesler, cinsiyete göre değil, yaşa göre ayrılır: 0-1 yaş; 13 yaş vb.
Çalgı sesleri
Flüt, piyano, davul, gitar, bas gitar, keman
vb…
Doğal sesler
Yapay sesler
Doğal olarak oluşması mümkün olmayan, elektronik gereçlerle üretilen elektronik efektler.
Sinemanın ses evrenini oluşturmak için bu seslerden yararlanılır. Bu seslere “efekt” denir.
Nasıl duyarız?
4600 Hz arasındaki frekanslar içinde icra eder.
20.000 Hz arasındaki frekansları duyar.
Ayrıca bir de avantajı vardır: gürültü, parazit vb. istenmeyen sesler yüksek frekansa sahiptirler. 15000 Hz sınırlaması sayesinde bu tür sesler kolayca ayıklanabilmektedir.
Bir sesin çıkış yönü ile arkası arasında 18 dB; sağ ile sol arasında ise 8 dB’lik bir fark vardır. Bu sayede, sesin kaynağı iki kulağa ulaşan ses dalgalarının arasındaki zaman farkıyla bulunur. Ayrıca iki kulağa gelen seslerin şiddet farkı da önemlidir. Kafatası, yanlardan gelen seslerin şiddetini biraz azaltır.
Kulak, en az 30 mikro-saniyelik (100binden 3 saniye) zaman farkını algılar.
Seçici algılama
(auditory selectivity)
İnsan, üstüste binen birçok ses içinden sadece birini dinleyebilme özelliğine sahiptir.
Diyelim ki 4 kişi hep birlikte konuşuyor. İnsan bunlardan birini seçip sadece ona “kulak kabartıp” onun konuşmalarını dinleyebilir.
Gürültülü ortamlarda anlamlı sesleri ayırdedebilme yetisidir.
Bir deney yapılmıştır: Bir kulağa önce bir saf ses verilmiştir. Ardından aynı kulağa, onu bastıracak şiddette bir gürültü gönderilir.
Daha sonra diğer kulağa, aynı şiddette aynı gürültü verilir.
Sonuç olarak birinci kulağa verilen ve gürültü ile maskelenmiş olan saf ses, yeniden duyulur. (Tüfek/shotgun mikrofonların yan tarafındaki ses algılayıcılar da aynı işi görürler.)
Sesin üretimi, denetimi, aktarımı ve kaydedilmesini inceleyen bilim dalıdır.
Mimari akustik, çevre akustiği, müzik akustiği gibi dalları vardır. Bizi daha çok ilgilendiren, mimari akustiktir. Sesin kaynağından çıkıp kulağımıza ulaşıncaya dek yaşadığı etkileşimleri konu alır. Ses, kaynak ile alıcı arasındaki mesafeye, engellere, içinde bulunulan ortama vb.ne bağlı olarak ilk çıktığı andaki özelliklerden bazılarını yitirir ve yol boyu yeni özellikler kazanır; kısacası değişir.
Bu değişime yol açan etkileşimler şunlardır:
Yansıyan ses dalgaları ile direkt kaynaktan kulağımıza gelen ses dalgaları arasında zaman farkı bulunur. Buna “zaman gecikmesi” ya da ”yankı zamanı” adı verilir.
Konuşma için tasarlanmış mekanda zaman gecikmesi
30 m/s’den az olmalıdır. Bu, 10,36 metrelik “ses yolu” demektir. Bu yol ışın diyagram anaşizi ile her seyirci için ayrı ayrı ölçülür.
Konuşma ve müzik için mükemmel ses yolu ise 8.50 metreden az olmasıdır.
Kulağın ataletinden ötürü 0.1 sn.den az zamanda kulağa ulaşan tonlar tek bir tonmuş gibi işitilir.
Direkt ses ile yansıyan ses arasındaki zaman farkı 0.1 saniyeden az ise, yansıyan ses direkt sesten ayırt edilemez hale gelir. Bu duruma “çınlama” adı verilir. Çınlamanın düzeyi, yansıyan seslerin ne kadarının yüzeyler tarafından yutulduğuna göre değişir.
Sesin yutulması, bir malzemenin ses dalgasının enerjisinin bir miktarını emerek onu ısı enerjisine dönüştürmesiyle oluşur. Bu durumda sesin şiddeti zayıflar. Kumaş, keçe, duvar tahtaları vb. lifli ve delikli malzemeler,sesi en iyi yutan malzemelerdir.
Hiç yankı olmaması istenmez, çünkü o durumda ses rengi yok olur.
Daha kaliteli ses elde etmek için sesin mekân içindeki dağılımının homojen olması gereklidir.
Eğer bir mekânda mikrofondan alınan ses, aynı anda hoparlöre veriliyorsa, hoparlörden çıkan sesin mikrofona geri gelmesi süregiden bir uğultu (hum) oluşturur. Buna “akustik geri besleme” denir.
Bu geri beslemenin süresi 0.1 saniyeden azsa, direkt gelen sesin şiddetini artırır. 0.1den fazlaysa yankı oluşur.
İki ayrı kaynaktan çıkan ve farklı frekanslarda olan iki ayrı sesin zayıf olanı güçlü olan tarafından örtüldüğünde, ses perdelenmiş olur.
Yüksek frekanslı sesler aynı şiddette gelen düşük frekanslı seslere göre daha güçlüymüş gibi duyulur.
Ama düşük frekanslı sesin genliği yükseltilirse, bu kez yüksek frekanslı ses zar zor duyulmaya başlar.
Mikrofon, basınçtaki değişimleri elektrik sinyallerine dönüştüren cihazdır.
Mikrofona gelen ses dalgaları içte bulunan diyaframa çarparlar. Diyafram basınçtaki değişikliklere göre hareket eder ve mekanik titreşimler oluşturur. Bu titreşimler elektrik sinyallerine dönüştürülür.
Kayıt işlemi sırasında kullanılan cihazların elektronik devreleri birbirine uyumlu ise ses verimli bir şekilde alınabilir.
Her devrenin bir giriş, bir de çıkış empedansı bulunur. Bu değer, devrelerin imalatı sırasında belirlenir ve sonrasında değiştirilemez.
Empedansın ölçü birimi Ω (ohm)’dur.
Mikrofonlar alçak, orta ya da yüksek empedanslı olabilirler.
20-250 Ω arasındaki alçak empedanslı mikrofonlar, “alçak” anlamına gelen Z harfi ile gösterilirler. Diğerlerinden daha pahalıdırlar.
1.000-10.000 Ω arasındakilere orta empedanslı mikrofonlar denir.
20.000-50.000 Ω arasındaki yüksek empedanslı mikrofonların en olumlu yönü bir teyp cihazına ya da bir amplifikatör girişine doğrudan bağlanabilmeleridir.
Mikrofonların sınıflandırılması:
Yönelimine göre mikrofonlar:
Mikrofonlar belirli yönlerden gelen sesleri daha iyi almak, diğerlerini ise daha az duymak üzere tasarlanabilirler. Bu yön duyarlılığına “yön karakteristiği”, “mikrofon alış diyagramı” ya da “polar diyagram” adı verilir.
Yönelimine göre mikrofonlar:
Yalnız ön taraftan gelen sese duyarlıdırlar. Mikrofon ekseninin 120 ilâ 240 derece arasında kalan bölgedeki sesleri tümüyle söndürürler.
En çok kullanılanı “yüreksel” (“cardioid”, “elma mikrofonlar”) alış diyagramlı modelidir. Yandan ve arkadan gelen sesleri alır, ama çok daha az alır.
Yönelgenliği kardioidden daha dar olanlara süper kardioid, ondan da dar olana hiper kardioid adı verilir.
Tek yönlü (uni-directional) mikrofonlar Bu mikrofonlardan bazılarına “yakınlık etkisi”
(proksimite efekti) adı verilen bir özellik yüklenmiştir. Normalde konuşmacı mikrofona yaklaştıkça bas seslerde bir yükselme olur. Bu yükselme genellikle tercih edilir; ama eğer istenmiyorsa proksimite efekti düğmesi açılır ve bas seslerin yükselmesi önlenir.
Yakın konuşmalarda ayrıca, p, t, f gibi sert ünsüzlerin patlama olasılığı vardır. Bazı mikrofonlarda bunu önlemek için “pete (pop) filtreleri” denen düzeltme filtresi konmuştur.
Alış diyagramı tek yönlü olan bir mikrofon türü de, sinemada kullanılan “shot-gun” (tüfek) mikrofondur. Yapıları uzunca bir tüpe benzediği için bu ad verilmiştir onlara. Bu mikrofonların yönelimi, hiper kardioidden bile daha dardır.
Ön ve arkadan gelen ses dalgalarını algılar; yanlardan, üst ve altan gelen sesleri algılamazlar. Bunlara iki-yönlü diyagram ya da sekizli mikrofon adı verilir.
Genellikle konserlerde, soliste hareket olanağı verdiği için kullanılır.
Stüdyolarda iki kişilik programlarda iki mikrofon kurma olanağı yoksa, kullanılır.
Çok yönlü (omni-directional) mikrofonlar Her yönden gelen sesi algılarlar.
Yönsüz ya da çembersel mikrofon adı da verilir.
Stüdyo ortamında, açıkoturum vb. kayıtlarda tercih edilir.
Çok yüksek çıkış gerilimi verdiği için açık hava toplantıları için elverişlidir.
Empedansı yüksektir.
Yüksek sıcaklık, nem gibi çevre şartlarına ve hor kullanıma karşı dayanıksızdır.
Geniş bir frekans kapasitesi vardır. Yüksek ses seviyelerinde bile çok az bozulum (distortion) verir. Çok hassastırlar, her tür sarsıntıdan korunmaları gerekir.
Diğer mikrofonlara göre daha büyük boyuttadırlar. Çalışmak için elektrik enerjisine (+48 ohm) gerek duyarlar. Çıkış sinyalleri çok düşük olduğu için içlerinde bulunan preamplifikatör aracılığıyla sinyalleri yükseltilir.
Bunların da frekans bandı geniştir. Sinyal/gürültü oranları iyididr.
Küçük boyuttadırlar.
Diğerlerine göre daha ucuzdurlar.
Çok hassastırlar, kolay bozulabilirler.
Çalışmak için elektrik enerjisine gerek duyarlar, çünkü bunların da içinde preamplifikatör bulunur.
Cep telefonları, yaka mikrofonları, bazı ucuz boom ve stüdyo tipi mikrofonlar elektret mikrofondur.
Frekans bantları 20-9.000 Hz arasındadır.
Empedansları düşüktür.
Şiddeti yüksek seste bile bozunumsuz (distorsiyonsuz) ses kaydedebilirler. Ucuz ve sağlamdırlar.
Tek yönlü ve çok yönlü olarak üretilebilirler; bu nedenle çok amaçlı kullanılabilirler.
Çalışmak için dışarıdan bir güç kaynağına gerek duymazlar.
Sesleri, kondansatör mikrofonlara göre daha sert ve vurguludur.
Küçük boyutlu ve ucuzdurlar.
Çalışmak için dışarıdan bir güç kaynağına gerek duymazlar.
Dil laboratuvarlarında, bir bina içinde duyuru yapmak amacıyla vb. kullanılabilirler.
Frekans bantları geniştir. Distorsiyonları düşüktür. Çalışmak için dışarıdan bir güç kaynağına gerek duymazlar.
Çok üst frekanslar dışında detaylı, doğal ve sıcak sesleri olduğu için stüdyolarda insan sesi için en iyi seçimdir.
Ses kaynağına yakın olduklarında alçak frekanslı sesleri yükseltirler. Mekanik titreşimlerden, rüzgardan etkilenirler. Kapalı yerler dışında pek kullanılamazlar.
Kullanım özelliklerine göre mikrofonlar
Stüdyo mikrofonları, otellerin resepsiyonlarındaki mikrofonlar vb.
Taşınabilir mikrofonlar
Taşınabilir mikrofonlar
Elle taşınan mikrofon
Kayıt sırasında sesin düzeyini ayarlamak için iki volümmetre yöntemi geliştirilmiştir:
Kayıt sırasında istenmeyen sesleri en aza indirmek için mekân düzenlenmelidir.
Fon gürültüsü (background noise, dip gürültüsü) ve yankı en aza indirilmeye çalışılmadır.
Çekimden önce:
Mikrofon yerleştirilirken dikkat!
üstünde olmalıdır.
Mustafa Sözen, Sinemada Ses Kullanımı, Detay Yayıncılık, Ankara, 2003.
Ufuk Önen, Ses Kayıt ve Müzik Teknolojileri, Çitlembik Yayınları, İstanbul, 5. Basım, 2011.
Prof. Dr. Selahattin Yıldız (ed.), Sinema Dili
(Beyazperdeyi Yaratanlar), Su Yayınevi,
İstanbul, 2014